Siyasal Liderlerin Karneleri | Toplumsal Cinsiyet Eşitliği | Sürdürülebilirlik |
Moral Endeksi | Geçim Durumu | Ramazan Harcamaları |
Kürt Açılımı ve Normalleşme | Yapay Zeka | Emeklilerin Yaşamı / Tercihleri |
Liderlerin Karnesi | Mutluluk ve Üzüntü | Çocuk Sahibi Olanların Eğilimleri |
Anayasa Referandumu | Gündelik Hayatta Güven Algısı | Evlilik Harcamaları |
Belirsizlikten Kaçınma | Gelir Dağılımında Eşitsizlik | Eğlence Harcamaları |
Siyasi Konuşmaların Analizi | İnsan Hakları Algısı | Tatil Harcamaları |
Kutuplaşma | Bilime İnanç ve Bilim Dışılık | Gelecek Yıl Beklentileri |
Hükümet Politikalarını Değerlendirme | Mutluluk | Hukuk ve Şiddet |
Depresyon Endeksi | Sağlık Harcamaları | Konut Sahipliği |
KONDA Barometresi, 2010’dan beri sürdürülen, abonelik tabanlı aylık bir araştırma serisidir. Her ay, Türkiye’deki 15 yaş ve üzeri nüfusu temsil edecek şekilde en az 2700 hane ziyaret edilerek yüz yüze görüşmeler yapılır. Araştırma; demografi, siyasi tercihler, güncel olaylara verilen tepkiler, ekonomik durum, lider değerlendirmeleri ve toplumsal ruh hali gibi konuları içerir. Her ay belirlenen farklı bir tema ile toplumsal algılar ölçülür ve zaman serisi niteliğindeki verilerle toplumsal değişimler analiz edilir. KONDA Barometresi, 15 yılda yaklaşık 200 sosyal tema hakkında rapor sunarak Türkiye’deki toplumsal trendleri izlemek için önemli bir kaynaktır.
KONDA, Mart 2010’dan bu yana sürdürdüğü tüm Barometre raporlarını, daha erişilebilir ve kullanıcı dostu bir dijital platform olan KONDA KONTENT’e taşıyor. Bu yeni sistem, yapay zeka desteği sayesinde kullanıcıların, raporların içeriğinde istedikleri başlıkları arayabilmesini ve konuya özel yanıtlar alabilmesini sağlayacak. Bu yeni sistem sayesinde hem geçmişe dair tarihsel trendlerle değişim izlenebilecek hem de güncel gelişmelere ilişkin detaylı değerlendirmeler yapılabilecek. KONDA’nın 38 yıllık bilgi birikimini daha kolay incelemeye açma hedefiyle geliştirilen bu platform, Barometre araştırmalarının geniş kapsamlı verilerini konu ve formatlarına göre ayrıştırarak sunacak. Aralık ayında beta erişime açılacak yeni platform, Ocak 2025 araştırmalarının da dijital olarak paylaşılacağı ilk kaynak olacak; basılı rapor isteyenler ise ay sonunda bu formata ulaşabilecek.
KONDA Barometresi’nin yeni içerik kapsamı, 2025 yılında geleneksel başlıkların yanı sıra tüketim davranışları, alışveriş eğilimleri, iklim krizi, hukuk sistemine bakış, Kürt açılımı ve anayasa referandumu gibi yeni ve güncel konuları da içerecek. Özellikle anayasa referandumu ve olası erken seçim gibi konularda yapılacak ölçümler, Barometre’nin odaklandığı önemli araştırma başlıkları arasında olacak. Bu sayede KONDA, Türkiye’deki toplumsal eğilimler ve değişimleri daha derinlemesine ve kapsamlı bir biçimde analiz ederek, toplumun dinamiklerini anlamaya yönelik zengin veriler sunmaya devam edecek.
KONDA Barometresi Abone Koordinatörü Miray Caner ile
iletişime
geçebilirsiniz.
[email protected]
+90 541 802 75 40
Bu rapor, farklı ayların içeriklerinden derlenmiş, KONDA Barometresi'nin yeni yüzünü incelemenizi hedefleyen örnek bir rapordur.
Sayın Abonemiz,
KONDA Barometresi’nin 157. raporunu sizlerle paylaşıyoruz. Bu rapora temel olan araştırmamızı 5-6 Ekim ve 12-13 Ekim 2024 tarihlerinde 6137 kişiyle hanelerinde yüz yüze görüşerek gerçekleştirdik. Özel müşterilerimiz için projelendirdiğimiz Hayat Tarzları 2024 Araştırması’nın verilerinin de bir bölümünden istifade ederek hazırladığımız bu raporda, süreğen bölümlerimizin yanı sıra toplumun genel demografik değişiminin geldiği noktayı bir tablo olarak önünüze koymak istedik.
Raporlarımızda sizlerin de bir süredir sürekli işittiğiniz gibi toplumun siyasete güvensizliği artarak devam ediyor. Her 100 kişiden 43’ü siyasi olarak gri alanda yer alıyor. Bu, geçtiğimiz aya göre artmış durumda. Siyaset kurumuyla güvensizlik ilişkisi, Türkiye’yi kimin yönetmesini istediği sorusunda da karşımıza çıkıyor:
Toplumun beşte üçünün bu soruya mevcut siyasi aktörlerle bir yanıtı yok. Her 5 kişiden 3’ü de Türkiye’de demokrasinin işleyişinden memnun değil. Toplumda her 4 kişiden 3’ü ise Türkiye’de genel hayat şartlarının son beş yılda iyiye gitmediğini söylüyor.
Böyle bir tablonun toplum ne tip dinamik değişimler içindeyken ortaya çıktığına bakmanın önemini vurgulamak istiyoruz. Toplumun içinde yaşadığı durumun tek bir sebebi veya tetikleyicisi olmuyor elbet. İnsanların algısını ne sadece ekonomik sıkıntılar belirliyor, ne nasıl bir sosyal kümede olduğu, ne toplumun modernleşmesi veya muhafazakârlaşması... Bu çerçevede düşündüğümüzde ise 2024 itibariyle toplumun genel bir fotoğrafını çekip size göstermek istedik.
Siyasete bakışın yanısıra Memnuniyet Endeksi, hane ve çalışma demografisine dair en yeni sonuçları raporun içinde bulabileceksiniz. Bu yeni tablo içinde benim en dikkatimi çekenler ise şunlar oldu;
Bunlar geniş kapsamlı raporumuzdan dikkat çeken birkaç bulgu. Ancak bu görüntünün nasıl değişip evrimleşeceğine dair öngörüye ise raporumuzun sayfalarında rastlayabilirsiniz.
Bu mektup vesilesiyle sizleri 2025’te farklı bir Barometre eko-sisteminin beklediğini salık vermek isterim; Barometre raporlarının tamamını çok daha kullanıcı dostu dijital bir sisteme aktarıyoruz. Bu sayede tüm Barometre içerikleri dahilinde istediğiniz bir başlığı arama ve inceleme imkanınız olacak. KONDA KONTENT adını verdiğimiz bu sistem dahilinde yapay zekanın sunduğu imkanlarla tüm içeriklerimiz sorgulanabilir ve kategorik cevap üretebilir hale geliyor.
KONDA Barometresi’nin yeni dijital yüzünü Aralık ayı itibariyle sizlerle paylaşmaya başlayacağız. Ocak ayının araştırmasını ise artık tamamen KONDA KONTENT adlı portalımızdan takip edebileceksiniz. Tabii ki isteyenler halen basılı rapor kopyasını ayın sonunda alabilecekler.
Amacımız KONDA’nın 38 yıllık bilgi ve veri birikimini çok daha kolay incelenebilir ve faydalanabilir hale getirmek. Zira Barometre’nin ve KONDA’nın sadece insanlara temas etme yöntemiyle ölçülmüş toplumsal verisinin, bireylere dair diğer tüm dijital temelli bilgileri değerlendirme zamanı geldiğinde bir temel teşkil ettiğini ve edeceğini düşünüyoruz. İyi çalışmalar dileklerimle,
Aydın Erdem
KONDA Barometresi’nin 156. raporu 5-6 ve 12-13 Ekim 2024 tarihlerinde gerçekleştirilen saha çalışmasına dayanmaktadır. Rapor, seçim disipliniyle gerçekleştirilmiş saha çalışmasının yapıldığı günlerde Türkiye yetişkin nüfusunun siyasal eğilimlerine, tercihlerine ve profiline dair verilere ve bulgulara dayanmaktadır. 6137 kişiyle hanelerinde yüz yüze görüşerek gerçekleştirdiğimiz araştırmamızın bulgularını sunuyoruz.
Her 100 seçmenden 43’ünün siyaseten gri alanda olması, toplumun siyaset kurumuyla güven sorunu yaşadığının net bir göstergesi. Her ne kadar seçim atmosferinde olmasak da gri alandaki seçmen oranının bu denli yüksek olması, alışılageldik bir durum değil.
İktidar partisi, halen birinci parti olma vasfını koruyor ve bu ay ikinci sırada gelen CHP ile arasındaki farkı 4 puana yükseltmiş görünüyor. Doğrudan siyasi tercihlerde Ak Parti yüzde 19,8, CHP yüzde 15,8, MHP yüzde 6,7, Dem Parti yüzde 6,3, İyi Parti yüzde 4,2 oranında oya erişiyor. Diğer partilerin toplam oyuysa yüzde 4,2 düzeyinde kalıyor.
Ülkedeki genel hayat şartlarına yönelik tutumlarsa bireysel hayat şartlarına dair algıya göre daha olumsuz ve karamsar. 2019 yılından bu yana Türkiye’de hayat şartlarının son beş yılda iyiye gitmediğini düşünenlerin oranı yüzde 50’nin üzerinde. Bu örüntü çok değişmiyor ve bugün her 100 kişiden 77’si genel hayat şartlarının kötüye gittiğini düşünüyor.
ChatGPT gibi yapay zeka uygulamalarını kullananların oranı yüzde 14; yüzde 43 de endişeli. Toplumun yüzde 14’ü ChatGPT gibi yapay zeka uygulamalarını kullandığını söylüyor. Dörtte üçlük büyük bir kesim bu uygulamaları kullanmıyor. Toplumun önemli bir kesimiyse yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşmasından endişe duyuyor. Toplamda yüzde 43’lük bir kesim bu endişeye sahip.
Endişeliler de yapay zekayı kullanıyor. Her 100 kişiden 43’ü yapay zekadan endişe duyarken bu 43 kişiden 9’u sıklığı değişmekle birlikte yapay zekayı kullanıyor.
oranında seçmen oyu konusundan ya kararsız, ya da oy kullanmayı düşünmüyor.
Erdoğan’a verilen karne notunu bu ay 2,5 seviyesinde ölçtük.
Erdoğan’a “zayıf” ve “çok zayıf” karne notu verenlerin oranı
Asgari ücretteki artışı ancak her sekiz kişiden biri yeterli buluyor.
5-6 ve 12-13 Ekim 2024 tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz bu ayki araştırmamıza göre, bu ay kararsız ve oy kullanmayacak seçmen oranının geçen aya göre yükseldiğini, CHP’nin oy kaybederek Ak Parti ile arasındaki farkın biraz daha açıldığını görüyoruz.
Seçmenlerin yüzde 43’ü ya kararsız ya da oy kullanmayacak. Her 100 seçmenden 43’ünün siyaseten gri alanda olması, toplumun siyaset kurumuyla güven sorunu yaşadığının net bir göstergesi. Her ne kadar seçim atmosferinde olmasak da gri alandaki seçmen oranının bu denli yüksek olması, alışılageldik bir durum değil.
Her 5 kişiden 1’nin doğrudan tercihi Ak Parti. İktidar partisi, halen birinci parti olma vasfını koruyor ve bu ay ikinci sırada gelen CHP ile arasındaki farkı 4 puan yükseltmiş görünüyor. Doğrudan siyasi tercihlerde Ak Parti yüzde 19,8, CHP yüzde 15,8, MHP yüzde 6,7, Dem Parti yüzde 6,3, İyi Parti yüzde 4,2 oranında oya erişiyor. Diğer partilerin toplam oyuysa yüzde 4,2 düzeyinde kalıyor.
Kararsızların ve oy kullanmayacağını söyleyenlerin oranında Temmuz ayından bu yana kademeli bir artış görünüyor. Bununla birlikte Ak Parti son iki aydır oy oranını korurken, CHP bu ay geçen aya göre 2 puan kaybetmiş durumda. MHP ve Dem Parti siyasi seride stabil bir görünüm sergilerken, İyi Parti oy oranını arttırmış görünüyor. Diğer partilerin toplam oyu da Temmuz ayından bu yana düşüş eğiliminde.
Grafik Yorumu
Yarın seçim olsa oluşacak dağılım pek değişmese de, küçük diğer partilerdeki 2 puanlık artışa karşı Ak Parti’de 2 puan düşüş var.
Temmuz ayında MHP seçmenlerinin Erdoğan’a verdikleri karne notu, 2,5 puanla orta düzeyin altına inmişti. Bu ay bu not 3,1 puanla ortanın biraz üzerinde ölçülüyor. Bununla birlikte, ilk ölçümümüz olan Eylül’18 ile Ocak’24 tarihlerinde verdikleri karne notunun gerisinde kalıyor. Ak Parti seçmenlerinin Erdoğan’a verdikleri karne notu da 3,8’den 3,9’a yükselmiş durumda. Kararsızların Erdoğan’a notu değişmezken oy kullanmayacağını söyleyenlerin notu Temmuz ayından bu yana 2’den 2,2’ye yükselmiş görünüyor.
Tüm muhalif seçmen kümelerindeyse Erdoğan’a verilen karne notu “çok zayıf” ve “zayıf” notları arasında salınıyor ve Temmuz’dan bu yana ya stabil kalmış ya da daha da düşmüş.
Grafik Yorumu
Erdoğan’ın karnesi 2020 yılı sonundan bu yana “orta” notun altında seyrediyor ve son ölçümümüz olan Temmuz ayındaki araştırmamızda 2,3 puanla en düşük seviyesine gelmişti. Bu ay 0,2 puan artışla 2,5 seviyesinde ölçülüyor.
Grafik Yorumu
Toplumun yüzde 53’ü Erdoğan’a “zayıf” ve “çok zayıf” notu veriyor. Temmuz ayından bu yana 5 puan azalmış olsa da bu, Eylül’18 tarihinden bu yana en yüksek ölçümlerimizde biri. “İyi” ve “pekiyi” notuysa ancak her 5 kişiden 1’i veriyor.
2024 yılının başında asgari ücretin 11.402 TL’den 17.002 TL’ye yükseldiği açıklandı. Bu, yüzde 49 oranında bir artışa tekabül ediyor. Biz de bu ayki barometremizde bu artışın mevcut ekonomik koşullar göz önünde bulundurulduğunda halk için yeterli olup olmadığını araştırdık.
Türkiye’de her 5 kişiden 4’ü asgari ücret zammından memnun değil. Görüştüğümüz kişilere, “Sizce hükümetin açıkladığı asgari ücret maaşındaki artış ekonomik koşullara uygun bir artış mı?” sorusunu yönelttik. Aldığımız cevaplara baktığımızda ülkenin yüzde 81’inin bu artışı uygun bulmadığını gördük.
Grafik Yorumu
Önceki yıllarla kıyaslayınca asgari ücret zammından memnun olma oranının geçtiğimiz yılda 9 puan azaldığını, 2022 yılının ise 1 puan gerisinde olduğunu görüyoruz. 2020 yılına kıyasla ise 7 puan artmış durumda.
2023 yılındaki asgari ücret artış oranı yüzde 55’ti, yani bu yılki artıştan 6 puanlık daha fazla bir artış söz konusuydu. 2022 yılındaki artış ise yüzde 50 ile şu anki zamdan bir puan daha yüksekti. 2020 yılında ise zam oranının yüzde 15 olduğunu görüyoruz.
Asgari ücret zam oranı arttıkça memnuniyet de artıyor. Bu kıyaslamadan yola çıkarak artış oranlarının memnuniyet oranlarını etkilediğini görüyoruz. Buna göre asgari ücret artış oranı yükseldikçe asgari ücret algısı da olumlu yönde yükseliyor. Yine de oran ne kadar artarsa artsın artışı yetersiz bulan kesimin büyük farkla çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Bu durum da aslında mevcut ekonomik koşulların geçinmek için yeterli şartları sağlayamadığını gösteriyor.
Aldığımız cevapları yaşanılan yere göre incelediğimizde şehirleşme arttıkça asgari ücretten memnuniyet oranının azaldığını görüyoruz. Beklentimizle doğru orantılı olarak metropolde yaşayan insanların, en memnun olmayan kitle olduğunu görüyoruz; bu da büyükşehirlerdeki hayat şartlarının zorluğuna işaret ediyor.
Kır ve kentte yaşayan nüfusun memnuniyet oranı, metropolde yaşayanlara kıyasla daha yüksek ve Türkiye ortalamasının üstünde olmasına rağmen yine de kentte yaşayan kişilerin sadece 5’te 1’inin, kırda yaşayanların ise 4’te 1’inin asgari ücret artışından memnun olduğunu görüyoruz. Bu durum da artık kırsal kesimde yaşayanların bile ekonomik yaşantısının mevcut düzenlemelerden etkilendiğini gösteriyor.
Hanede yaşayan kişi sayısının da bu memnuniyet oranında önemli bir etken olacağını düşündük. Buna göre hanede yaşayan kişi sayısı arttıkça asgari ücret artışından memnun olma oranı azalıyor. Asgari ücretle geçinmeye çalışan ailelerin varlığını göz önünde bulundurarak en çok etkilenen ve artışı uygun bulmayan kesimin kalabalık aileler olmasını anlayabiliyoruz.
Grafik Yorumu
Hane kalabalıklaştıkça asgari ücret artışındaki memnuniyet azalıyor.
Eğitim seviyesi yükseldikçe asgari ücret zammından memnun olma oranı azalıyor. Eğitim seviyesi ve asgari ücretteki artıştan memnun olma oranı arasında bir ters orantıya rastlıyoruz. Buna göre üniversite mezunlarının sadece yüzde 14’ü artışı uygun bulurken bu oran lise mezunlarında yüzde 18 ve daha alt eğitim düzeylerinde yüzde 22.
Çalışma durumuna baktığımızda asgari ücret artışını uygun bulmayanların oranının en yüksek işsizler, daha sonra öğrenciler arasında olduğunu görüyoruz. Devamında ise beyaz yaka çalışanları, işçi, esnaf, çiftçiler ve emekliler geliyor. Artışı görece daha uygun bulduğunu söyleyenler ise yüzde 23 oranıyla ev kadınları.
Siyasi tercihlere göre memnuniyet:Ak Partililerin neredeyse yarısının asgari ücret artışını uygun bulduğunu görüyoruz. Söz konusu artışın Ak Parti hükümeti tarafından açıklandığını göz önünde bulundurursak kişilerin seçmeni olduğu partinin kararlarını desteklemesini veya kararlarını uygun bulduğu partiyi desteklemesini doğal bir bağ olarak görebiliriz.
Bir sonraki memnuniyetin en yüksek oranda olduğu grup da mevcut hükümetle ittifakı olan MHP seçmenleri. Asgari ücret artışını uygun bulmayanların oranının en yüksek olduğu grup ise yüzde 93 oranıyla ana muhalefet partisi CHP seçmenleri. Bu durumu göz önünde bulundurursak kişilerin hayatına doğrudan etki eden bir ekonomik kararın değerlendirmesinin ne kadar siyasi olduğunu görebiliriz.
Kararsızların asgari ücretteki artışa dair tutumları da dikkat çekiyor. Her 10 kararsız seçmenden 9’u asgari ücretteki artışın ekonomik koşullara uygun olmadığını söylüyor. Kararsız seçmenlerin ekonomiden memnun olmadıkları için kararsız pozisyonda yer aldıklarını düşünürsek Ak Parti yönetiminin ekonomide toplumu rahatlatacak adımlar atmasının kritik olduğunu söyleyebiliriz.
hisse senedine yatırım yapanları oranı
eve, arsaya yatırımda bir yıldaki düşüş
Döviz kurlarının hızlı bir şekilde yükseldiği enflasyonist bir ortamda satın alma gücü gittikçe düşerken kaçınılmaz olarak bireyler farklı yatırım ve birikim araçlarıyla kazanımlarını koruma arayışına yönelebiliyorlar. Bunun tam tersi bir eğilimle alışveriş ertelememe, fiyatların zaten yükseleceğini bilerek ihtiyaçlarını bugün karşılama gibi davranışlar da ortaya çıkabiliyor. Davranışsal finans, bireysel yatırımcıların yatırım tercihlerinde farklı güdü ve eğilimlerin var olduğuna işaret ediyor: Aşırı iyimserlik, hataları yanlış değerlendirme, kontrol illüzyonu, tutuculuk, pişmanlıktan kaçınma, belirsizlikten kaçınma, kayıptan kaçınma, kumarbaz yanılgısı, öz kontrol, sürü davranışı… Tüm bu güdüsel faktörler yatırım yapmaya ilişkin bilişsel, duygusal ve sosyal eğilimler başlıkları altında çeşitleniyor.
Yatırımın riskleri ve getiri oranları, tasarruf sahiplerinin yatırım kararlarını zorlaştıran iki ana faktörü oluşturuyor. Özellikle enflasyonist ortamlarda tasarruf sahipleri, anaparalarını kaybetmemek için en doğru getiri elde edebilecekleri araçlara yöneliyorlar. Burada, değer artışı arayışı kadar kişisel tasarrufu koruma güdüsü ön plana çıkıyor. Barometre araştırmamızda, “Yatırım veya birikim yapıyor musunuz?” sorusunu sorduğumuzda, görüştüğümüz kişilerin yüzde 31’i yatırım veya birikim yaptığını söylüyor. Pek tabii bu yatırım/birikim pratiği, ev/arsa yatırımından o ay beklenenden az gelen bir faturaya ödenecek paranın kenara konmasına kadar hacim olarak iki uç nokta arasında farklılaşabilir.
Türkiye’de geride bıraktığımız dört yıl içinde pek çok gösterge, reel ve nominal olarak hızlı bir artış eğilimi gösterdi:
Tarih | Dolar / TL Kuru | Gram Altın | Konut Fiyat Endeksi (Yıllık Değişim) | 1 aya kadar vadeli azami faiz oranları | Bitcoin / ABD Doları |
Aralık 2020 | 7,43 TL | 449 TL | %30,4 | 20,25 | 28.933 USD |
Aralık 2021 | 13,35 TL | 776 TL | %59,7 | 30,00 | 46.218 USD |
Aralık 2022 | 18,73 TL | 1.098 TL | %167,9 | 32,00 | 16.564 USD |
Aralık 2023 | 29,49 TL | 1.983 TL | %75,5 | 59,50 | 42.323 USD |
Borsa İstanbul BIST100 Endeksi: Tüm bu göstergeler arasında en büyük değişim seyri izleyenlerden biri de BIST100 endeksi oldu. 2021 yılı başında 1473,5 düzeyinde olan endeks rekorlar tazeleyerek bugün 9344,97 seviyesine ulaştı.
2014 yılından bu yana çeşitli aralıkla yatırım ve birikim yapma pratiklerini takip ediyoruz. 2014’ten bu yana yatırım yapma oranlarında düzenli bir artış veya azalışa rastlamamakla birlikte en son sorduğumuz Haziran’22 araştırmasına göre bir düşüşün olduğunu gözlemledik.
2018’den itibaren kademeli bir şekilde artış gösteren yatırım yapma oranı Haziran’22’de yüzde 47 seviyesini görmüştü. Yani Türkiye’nin neredeyse yarısı yatırım yaptığını belirtmiş. Ancak bu oran Şubat’24 itibariyle 16 puan azalarak yüzde 31 seviyesine gerilemiş durumda. Yine de toplumun neredeyse üçte birinin yatırım yaptığını söylemek mümkün.
Altına, dövize, bankaya, eve, arsaya yapılan yatırımlar azalıyor. 2018’den itibaren artışa geçen altına, banka hesaplarına, ev ve arsaya yatırım yapma oranlarının 2024’e geldiğimizde düştüğünü, dövize yapılan yatırımın 2017’den beri yükselirken 2024’e geldiğimizde düştüğünü görüyoruz.
Hisse senedine yapılan yatırımlar artıyor. Hisse senedine yapılan yatırımlar ise 2022 öncesinde yüzde 1 civarında seyrederken 2022 yılında yüzde 2’ye ve 2024’te yüzde 7’ye kadar yükseliyor. Bu durumun son yıllarda halka arzların artması ve popülerleşmesiyle ilgili olduğunu düşünebiliriz.
Kripto paraya yatırım yapanların oranı azalmış. Bitcoin gibi kripto paralara yapılan yatırımların geçtiğimiz yıllarda çok popülerleştiğini görsek de bu yıl incelediğimiz en düşük seviyesine geldiğini görüyoruz. 2021 yılında yüzde 4 seviyesinde olan kripto paraya yatırım oranı, 2022 yılında yüzde 6 seviyesine ulaşıyor ve 2024’e geldiğimizde yüzde 3’e düşüyor.
Bireylerin yatırım ve birikim pratiklerinde sosyo-kültürel alışkanlıklardan rasyonel tercihlere kadar farklı güdülerle davrandıklarını söylememiz mümkün. Toplum, ev/arsa gibi yüksek maliyetli araçlardan sakınırken bireysel emeklilik sigortası gibi, enflasyon karşısında sağlayacağı kazancı belirsiz olan araçları da tercih etmiyor. Kripto paralar gibi spekülatif araçlardan da kaçıyor. Bu durumda, sahip olunan parayı koruma güdüsünün Türkiye toplumu için her zaman geçerli olacağını, birikim yapanların oranında düşüş olsa da bunun çok düşük seviyelere inmeyeceğini öngörebiliriz.
dijital platformlara üye olanların oranı
18-22 yaş grubunda üyelik oranı
“Kızılcık Şerbeti” dizisini izliyor
Bu ayki araştırmamızda, muhafazakâr-modern ilişkisinin temsillerini incelerken muhafazakâr-modern çatışmasını işleyen dizilerin toplumsal etkilerini odağımıza almaya çalıştık. Görüştüğümüz kişilere kendilerinin en sık izlediği ve toplum genelinde en sık izlendiğini düşündüğü dizilerin hangileri olduğunu sorduk.
İlettiğimiz sorulara cevap olarak en çok söylenen dizi isimlerini görselleştirerek kelime bulutları oluşturduk. Söylenen farklı dizileri ve çeşitliliği görmek de bu görselle mümkün. Görselde de görüldüğü gibi, en çok beğenilen ve izlenen dizi için en çok verilen yanıt “Kızılcık Şerbeti”. “Gönül Dağı”, “Yalı Çapkını”, “Kuruluş Osman” ve “Kızıl Goncalar” da en çok söylenen dizi isimlerinden bazıları.
Yukarıdaki grafik ise izlenen ve popüler olduğu düşünülen diziler arasındaki geçişleri gösteriyor.
Bu ayki araştırmamızda popüler kültür tüketimini incelerken dijital platform üyeliklerine yer verdik. Elde ettiğimiz sonuçlara göre Türkiye’nin yüzde 39’u herhangi bir dijital platforma üyeyken yüzde 61’i hiçbir platforma üye değil.
Erkeklerin kadınlara kıyasla daha büyük kısmının dijital bir platforma üyeliği olduğunu görüyoruz. Kadınların yüzde 36’sı en az bir platforma üyeliği olduğunu belirtirken bu oran erkeklerde yüzde 43.
Dijital platform üyeliği sahipliği gençler arasında daha çok tercih ediliyor. Buna göre en çok dijital platforma üyeliği olduğunu belirten grup yüzde 77 oranıyla 18-22 yaş grubu ve devamında yüzde 71 oranıyla 23-27 yaş grubu geliyor. Bu oran yaş arttıkça azalarak 65 yaş üzeri için yüzde 8’e kadar iniyor.
15-17 yaş grubundakilerin dijital platform sahipliği oranı yüzde 48. Orantıya uymayan bu grubun durumu, çoğu dijital platformun üyelik için 18 yaş sınırı gerektiriyor olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu sınırın altında kalan grubun daha çok paylaşımlı üyeliklerin bir parçası olduğunu gösterebilir.
sokak hayvanlarının uyutulması gibi sert yöntemlere karşı
“Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.
Barometre araştırmamızın bu bölümünde uzun zamandır gündemde olan ancak son aylarda özellikle sosyal medyada tartışmaya ve kutuplaşmaya da konu olmuş sokak hayvanları düzenlemesi hakkında, Türkiye toplumunun ne düşündüğüne yer veriyoruz. Raporumuza başlamadan önce, birçok hayvan hakları savunucusunun da dile getirdiği gibi, konu herhangi bir canlı olduğunda, bu tartışmaların çok daha hassas bir şekilde ele alınması gerektiğini ve bu düzenlemenin tamamen siyaset üstü, kutuplaşmadan uzak ve insancıl yollarla yapılmasının önemli olduğunu belirtmek isteriz. Bu sebeple konuyu şeffaflığı ve somut bilgiyi esas alarak aktarmayı hedefliyoruz.
Bu ayki araştırmamızda görüştüğümüz kişilere sokak hayvanları düzenlemesi hakkındaki fikrini ölçmek adına şu soruyu yönelttik: “Sokak hayvanlarıyla ilgili hangi düzenlemenin daha doğru olduğunu düşünüyorsunuz?” Katılımcılarımız bu soruya üç şıktan birini seçerek cevap verdiler: “Devlet ve yerel yönetimler, uyutmak gibi sert yöntemler kullanmadan çözüm üretmeli”, “Sokak hayvanlarının kimse için sorun olduğunu düşünmüyorum” ve “Hiçbir sokak hayvanına zarar vermeden bu sorunu çözmek imkânsız, gerekli hallerde uyutulabilirler”.
Araştırma bulgularımızı incelemeye başlamadan önce, sokak hayvanlarına yönelik tartışmaları, sokak hayvanları düzenlemesine dair gelişmeleri KONDA Gündem Ajandası’na başvurarak hatırlayalım.
1 Şubat 2019 | Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, hayvanlara yönelik şiddetin, kabahat kapsamından çıkarılıp suç haline gelmesini kararlaştırdıklarını ve pet shop’larda kedi ve köpek satışının yasaklanacağını açıkladı |
9 Temmuz 2021 | TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Hayvanları Koruma Kanunu ile hayvanlara yapılan eziyetler, işkenceler ve verilen zararlarla ilgili hapis cezası getirildiğini söyledi. |
28 Temmuz 2024 | TBMM Genel Kurulu’nda, sokak hayvanlara yönelik düzenlemeler içeren Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlandı. CHP ve Dem Parti milletvekilleri yasa teklifini kırmızı boyalı eldivenler takarak protesto etti. Görüşmelere geçilmeden önce söz alan CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın, kanun teklifinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası üzerine usul tartışması açıldı. |
28 Temmuz 2024 | Sokak hayvanları ile ilgili düzenlemeler içeren ve kamuoyunda tepkilere neden olan 17 maddelik “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” sabaha karşı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. |
Görüştüğümüz kişiler arasında, devlet ve yerel yönetimlerin, hayvanları uyutmak gibi sert yöntemler kullanmadan çözüm üretmesi gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 63. Sokak hayvanlarının kimse için sorun olmadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 22. Son olarak, sokak hayvanlarına zarar vermeden bu sorunu çözmenin mümkün olmadığını, gerektiğinde hayvanların uyutulabileceğini düşünenlerin oranı ise yüzde 15.
Temmuz’24 Barometresi araştırma sonuçlarının gösterdiği gibi, Türkiye toplumunun yüzde 63’ü sokak hayvanlarının uyutulması gibi sert yöntemlere başvurulmasına karşı çıkıyor. Toplumun yüzde 22’si sokak hayvanlarının kimse için bir sorun olmadığını düşünüyor, yüzde 15’lik bir kesimi gerekli hallerde sokak hayvanlarının uyutulabileceğini beyan ediyor. Bununla birlikte Türkiye’deki 15 yaş üstü yetişkin nüfus, barometre araştırma serimizin toplumsal ve siyasal pek çok bulgusunda olduğunun aksine, sosyo-demografik parametrelere göre çok daha az oranda ayrışıyor. Toplumun en genç ve en yaşlı kesimleri, eğitimli ve eğitimsiz kesimleri, dinî kimliğe sahip olmayanlar ile toplumun en dindar kesimleri, sokak hayvanlarının uyutulması şeklindeki çözüm önerisine karşı çıkıyor. Toplum, sert yöntemler yerine devletin ve yerel yönetimlerin farklı yöntemler üretmesini önceliyor ve savunuyor.
KONDA’nın Haziran 2024 Barometre’sinde birbiriyle ilişkili iki psikolojik özellik olan psikolojik esenlik (iyilik hali) ile saldırganlık düzeyini ölçerek hem toplumdaki genel duygusal atmosferi anlamak hem de bu özelliklerin sosyal, siyasi ve ekonomik faktörlerle ilişkini incelemek istedik. Psikolojik esenliği ya da psikolojide daha yaygın kullanımı ile psikolojik iyilik halini daha önce Covid-19 salgınının en yüksek olduğu günlerde, Nisan 2021’de, pandeminin psikolojik etkisini ölçmek için kullandığımız, DSÖ tarafından 1998 yılında bir tarama envanteri olarak geliştirilen WHO-5 ile ölçtük. Böylece iki zaman arasındaki değişimi de görmek istedik. Çok sayıda ülkede kullanılan bu beş maddelik kısa ölçek yüksek güvenirlik ve geçerlik düzeyi ile hem psikolojik esenliği hem de esenliğin kritik düzeye düşmesi sonucu yaşanan depresyon yatkınlığını ölçmektedir.
Covid-19’un Dünya’da yayıldığı ve henüz aşılamanın başlamadığı 2021 yılında depresyon yatkınlığı ve kaygı bozuklukları, özellikle ölümlerin yaygın olduğu ülkelerde üç ile yedi kat arası artışlarla yüzde 30’ları aşmış ve DSÖ psikolojik sağlık için uyarılar yayımlamaya başlamıştı. O dönemde Türkiye’de de psikolojik esenlik nerdeyse dibe vurmuştu ve o yıl görüşülen katılımcıların yüzde 67’sinin psikolojik esenliğini düşük, yüzde 37’sinin de depresyon sınırında olduğunu bulmuştuk. Bütün Dünya’daki değişime paralel olarak Türkiye’de de pandemi belirsizliğinin yol açtığı psikolojik stresin önemli ölçüde düştüğü görünüyor. Üç yıl sonra Haziran 2024’te psikolojik esenliği düşük olanların oranı yüzde 67’den yüzde 47’ye gerilemiş, bunun da yüzde 22’sinin depresyon yatkınlığı olduğu saptanmıştır.
Her ne kadar pandemi sonrası psikolojik stres belirtileri belirgin olarak azalsa da Türkiye’de genel psikolojik esenlik yıllardır Dünya ortalamasının çok altında seyretmektedir. Her yıl tekrarlanan saygın uluslararası araştırmalarda ülke sıralaması temelindeki bulgularında Türkiye, Dünya Mutluluk Sıralaması’nda hâlâ en altlarda yer almaktadır. Pozitif ve negatif duygu ölçümlerine dayalı psikolojik esenlik sıralamalarında da Türkiye dünyanın en olumsuz psikolojik sağlık gösteren ülkeler arasında yer almaktadır. 25 Haziran 2024’te kamuoyuna açıklanan GALLUP Küresel Duygu Sıralaması’nda da son dört yıldır yeri değişmemiştir. Bu yılkı raporda Dünya’da pozitif duygu sıralamasında Türkiye 100 üzerinden 47 puanla en düşük pozitif duyguya sahip sondan üçüncü ülke olarak yer almıştır. Türkiye’yi 46 puanla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti izlemekte ve en sona da 38 puanla Afganistan yerleşmiştir. Rapora göre son on yılda Dünya’da negatif duygu hissetme düzeyinde ilk kez iyileşme görülmesine karşın, bu etki Türkiye’de görünmemektedir.
Türkiye’de gelir adaletsizliği, hayat pahalılığı, duygusal siyasi kutuplaşma, KKTC’de ise özellikle 6 Şubat Depremi sonrasında İsias Otel’de kaybedilenlerin toplumda yarattığı yaygın öfke ve kızgınlık duyguları GALLUP’un bulgularına da yansımış olabilir.
Türkiye’de psikolojik esenliğin düşük olmasının altında yatan önemli etken, gelir dağılımdaki uçurumlar ve ekonomik sıkıntılar olduğu anlaşılmaktadır. Bu ayki araştırmada psikolojik esenliğe ilişkin kırılımlarda en belirgin farklılaşma gelir düzeyinde görülmüştür. Gelir düzeyi arttıkça psikolojik esenlik düzenli olarak yükselmektedir. En alt yüzde 25 gelir diliminde psikolojik esenliği ortalamanın üzerinde olan kişi yüzdesi yüzde 45 iken bu oran en üst yüzde 25’lik dilimde yüzde 58’e yükselmektedir. Üstelik, salgın döneminde en alt gelir dilimi hariç birbirinden çok farklılaşmayan esenlik durumu, bugün gelir düzeyi ile doğru orantılı olarak artan bir eğilime girmiş görünmektedir. Ekonomik durum ile psikolojik esenlik arasındaki ilişkiyi inceleyen geçmiş araştırmalarda benzer bulgular gözlenmiştir. Psikolojik sağlık ile gelir arasında karşılıklı olarak anlamlı ilişki bulunduğu ve alt gelir grubunda depresyon oranının üst gelir grubundan yaklaşık üç kat daha fazla olduğu gösterilmiştir (Bkz, Ridley ve ark., 2020). Bununla tutarlı olarak, bu ayki araştırmada en alt gelir kümesindeki her on kişiden üçünün depresyon yatkınlığı gösterdiği bulunmuştur. Yoksullukla psikolojik sağlığın bozulması aslında bir sarmal olarak birbirini tetiklemektedir. Bir taraftan yoksullukla birlikte psikolojik sağlık bozulmakta, diğer taraftan psikolojik sağlık bozulduğunda, direnç dayanıklılık ve verimlilik düşmekte, işsizlik artmakta, iş bulma kapasitesi zayıflamaktadır. Böylece bir sarmal içinde aşağıya yuvarlanma süreci başlamaktadır.
2021 yılında pandemi günlerinde en alt ve en üst yüzde 25’lik gelir grupları arasındaki farklılık sadece 5 puan iken bu fark geçen ay yüzde 13 olarak ölçülmüştür. Bu durum pandeminin ortak yaygın psikolojik etkisi ortadan kalktıktan sonra, ekonomik farklıklardan doğan psikolojik mutsuzluğun daha da belirgin hale geldiğine işaret etmektedir.
Beş madde ile ölçülen psikolojik esenlikte 2021 ile 2024 arasında bütün maddelerde belirli oranlarda iyileşme görünmesine karşın iki maddede iyileşmenin az olması dikkate değerdir. Katılımcılardan “Sabahları kendimi yenilenmiş ve dinlemiş hissederek uyandım” ve “Günlerim ilgi çeken şeylerle doluydu” maddelerine, son iki haftada durumlarını dikkate alarak cevap vermeleri istendiğinde, “0” ve “1” işaretleyenlerin oranı çok yüksektir. Sabahları dinlenmiş olarak uyanmayanların oranı yüzde 37, günlerinde ilgi çekici hiçbir şey olmayanların oranı da yüzde 39’dur.
2021 bulguları ile karşılaştırıldığında bu iki maddenin pandemi günlerinden sonra en az iyileşen özellikler olduğu görülmektedir. Örneğin, “Sabahları kendimi yenilenmiş ve dinlemiş hissederek uyandım” maddesinde “0”ı işaretleyerek “Hiçbir zaman” diyenlerin oranı 2021 Nisan’da yüzde 23 iken bu oran sadece 3 puanlık düşüşle yüzde 20’ye gerileyebilirmiştir. Toplumun yarısından fazlası bu maddede esenlik sınırı olan yüzde 50’nin altındadır. Uyku kalitesinin ve dinlemiş uyanmanın psikolojik ve fiziksel sağlıkla yakından ilişkili olduğu dikkate alındığında bu durum toplumdaki yaygın stresli yaşantının bir işareti olarak görülebilir.
Yaş grupları bakımından psikolojik esenlikteki değişime bakıldığında en düşük esenliğe 15-17 yaş grubu ile 70 yaş ve üzerindeki katılımcıların sahip olduğu görülmektedir. Gelişimsel olarak en kırılgan olan ve depresyon oranının en yüksek görüldüğü bu iki yaş grubundaki dağılım zaten kırılgan olan gruplarda çarpan etkisiyle psikolojik etkinin daha da derinleştiğini göstermektedir.
Beklenebileceği gibi iktidarı desteklemenin palyatif psikolojik etkisiyle Ak Partili ve MHP’li seçmenlerin psikolojik esenliği muhalefet partilerinin seçmenlerinden görece yüksek düzeylerde. Burada en belirgin fark ise çoğunlukla Kürt seçmemelerin destekliği HDP/Dem Parti seçmenlerinin ayırt edici durumudur. Genel memnuniyetsizliğin bir ifadesi olarak Dem Parti seçmenlerinin yarısının psikolojik esenliği düşük; yüzde 35’i de depresyon yatkınlığına karşılık gelen puan almış görünüyor. Dem Parti seçmenlerinden sonra depresyon yatkınlığı en yüksek kesim yüzde 26’lık oran ile seçimde oy kullanmayacağını belirten katılımcılar olmuştur. Politik aidiyetle psikolojik esenlik arasındaki ilişkiyi en iyi açıklayan yaklaşım olan Sitemi Meşrulaştırma Kuramı’na göre genel olarak statükonun yanında olan muhafazakârların ve iktidarı destekleyenlerin psikolojik esenliğinin daha yeksek olması beklendik bir durumdur. Sitemi desteklemenin konforu ile muhafazakârlar daha az olumsuz duygu hissederek mutlu olduklarını gösterilmiştir. Geçmiş araştırmalarda sistemi meşrulaştırma ile duygular arasında bulunan ilişkiler KONDA barometrelerindeki ilgili bulgularla örtüşmektedir.
Kaynakça
yapay zeka uygulaması kullanıyor.
yapay zekanın yaygınlamasından endişeli.
kullanıyor ve endişe duymuyor.
ChatGPT gibi yapay zeka uygulamalarını kullananların oranı yüzde 14. Toplumun yüzde 14’ü ChatGPT gibi yapay zeka uygulamalarını kullandığını söylüyor. Dörtte üçlük büyük bir kesimse bu uygulamaları kullanmıyor.
Toplumun önemli bir kesimi yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşmasından endişe duyuyor. Toplamda yüzde 43’lük bir kesim bu endişeye sahip.
Yapay zeka kullanımında yapay zekadan endişe duyup duymamanın etkisine bakalım:
Kimler kullanıyor:
Endişeliler:
Türkiye’de ekonomik kriz bekleyenlerin oranı
Ülkedeki kriz beklentisinde azalma
Kendi hayatında ekonomik zorluk bekleyenlerin oranı
Bireysel zorluk beklentisindeki azalma
Bu ay, bazı ödemelerini yapamayarak borca girdiğini beyan edenlerin oranı azalırken, geçinebildiğini ve kıt kanaat geçindiğini söyleyenlerin oranı yükselmiş görünüyor. Yine de son 2 yıllık moral endeksi serisindeki örüntü pek değişmezken, toplumun yüzde 15’i geçinemediğini, yüzde 17’si geçinemeyip borca girdiğini belirtiyor.
Ekonomik kriz beklentisi 4 puan azalmayla yüzde 74. Ekonomik kriz beklentisi de bu ay Temmuz ayına göre 4 puan azalmış görünüyor. Yüzde 74 düzeyinde ölçülen ekonomik kriz beklentisi, son bir yıllık ortalama düzeyin altında kalıyor. Toplumun yüzde 72’si de kendi hayatında ekonomik zorluk beklediğini beyan ediyor.
Bu raporun dayanağı olan araştırmalar, KONDA Barometresi aboneleri için, KONDA Araştırma ve Danışmanlık A.Ş. tarafından gerçekleştirilmiştir.
Araştırmanın saha çalışması 5-6 Ekim ve 12-13 Ekim 2024 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Bu rapor, Türkiye’deki 15 yaş üstü yetişkin nüfusun, saha çalışmasının yapıldığı günlerdeki siyasal eğilimlerini, tercihleri ve profillerini yansıtmaktadır.
Araştırma, Türkiye’nin 15 yaş üstü yetişkin nüfusunu temsil edecek deneklerin tercihlerindeki eğilim ve değişimleri belirlemek ve izlemek için tasarlanmış ve uygulanmıştır. Araştırmanın bulgularının hata payı, yüzde 95 güven aralığında +/- 1,25, yüzde 99 güven aralığında yüzde +/- 1,64’tür.
Örneklem, ADNKS (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi) verilerine dayalı mahalle ve köylerin nüfus büyüklükleri ve eğitim seviyeleri verileri ile 14 Mayıs 2023 Genel seçimlerinin mahalle ve köy sonuçları katmanlandırılarak hazırlanmıştır. Yerleşim yerleri önce kır/kent/metropol olarak ayrıştırılmış ve 12 bölge esas alınarak örneklem tespit edilmiştir.
Araştırma kapsamında, 43 ilin merkez dahil 233 ilçesine bağlı 1107 mahalle ve köyünde 6137 kişiyle hanelerinde yüz yüze görüşülmüştür. Her bir mahallede gerçekleştirilen 6 anket için yaş ve cinsiyet kotası uygulanmıştır.
Gidilen İl | 43 |
Gidilen İlçe | 233 |
Gidilen Mahalle/ Köy | 1.107 |
Görüşülen Denek | 6.137 |
Yaş Grubu | Kadın | Erkek |
15 - 33 yaş | 1 denek | 1 denek |
34 - 50 yaş | 1 denek | 1 denek |
51 yaş ve üstü | 1 denek | 1 denek |
Düzey 1 (12 bölge) | Gidilen İller | |
0 | İstanbul | İstanbul |
1 | Batı Marmara | Balıkesir, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ |
2 | Ege | Aydın, Denizli, İzmir, Manisa, Muğla, Uşak |
3 | Doğu Marmara | Bolu, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya |
4 | Batı Anadolu | Ankara, Konya, Karaman |
5 | Akdeniz | Adana, Antalya, Isparta, Mersin |
6 | Orta Anadolu | Kayseri, Sivas |
7 | Batı Karadeniz | Samsun, Tokat, Karabük |
8 | Doğu Karadeniz | Giresun, Ordu, Trabzon |
9 | Kuzeydoğu Anadolu | Erzincan, Erzurum |
10 | Ortadoğu Anadolu | Bitlis, Elazığ, Malatya, Van |
11 | Güneydoğu Anadolu | Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Şanlıurfa, Batman |
Düzey 1 (12 bölge) | Kır | Kent | Metropol | Toplam | |
1 | İstanbul | - | 0.3% | 18.8% | 19.1% |
2 | Batı Marmara | 0.8% | 3.5% | 0.4% | 4.7% |
3 | Ege | 2.3% | 6.0% | 5.9% | 14.2% |
4 | Doğu Marmara | 0.9% | 2.3% | 7.7% | 10.9% |
5 | Batı Anadolu | 0.1% | 2.2% | 8.3% | 10.6% |
6 | Akdeniz | 1.1% | 5.3% | 6.1% | 12.5% |
7 | Orta Anadolu | 0.8% | 2.4% | 1.7% | 4.9% |
8 | Batı Karadeniz | 1.4% | 3.5% | 0.9% | 5.7% |
9 | Doğu Karadeniz | 0.6% | 1.8% | 1.0% | 3.4% |
10 | Kuzeydoğu Anadolu | 0.3% | 1.0% | 0.5% | 1.8% |
11 | Ortadoğu Anadolu | 0.9% | 1.5% | 1.1% | 3.5% |
12 | Güneydoğu Anadolu | 1.8% | 2.9% | 4.0% | 8.7% |
Toplam | 10.9% | 32.7% | 56.4% | 100.0% |
Konuşulan kişinin cinsiyeti | Yüzde |
Kadın | 50,5 |
Erkek | 49,5 |
Toplam | 100,0 |
Kaç yaşındasınız? | Yüzde |
15 – 17 yaş | 3,5 |
18 – 29 yaş | 24,9 |
30 – 39 yaş | 19,7 |
40 – 49 yaş | 18,7 |
50 – 59 yaş | 16,0 |
60 – 69 yaş | 11,8 |
70+ yaş | 5,5 |
Toplam | 100,0 |
Eğitim durumunuz, yani son bitirdiğiniz okul nedir? | Yüzde |
Okuryazar değil | 4,2 |
Diplomasız okur | 1,8 |
İlkokul mezunu | 22,5 |
İlköğretim / Ortaokul mezunu | 15,3 |
Lise mezunu | 32,9 |
Üniversite mezunu | 2,7 |
Yüksek lisans | 18,2 |
Doktora | 2,2 |
Toplam | 100,0 |
Eğitim durumunuz, yani son bitirdiğiniz okul nedir? (gruplanmış) | Yüzde |
Lise altı | 43,8 |
Lise | 32,9 |
Üniversite | 23,3 |
Toplam | 100,0 |
Yerleşim Yeri | Yüzde |
Kır | 10,9 |
Kent | 32,7 |
Metropol | 56,4 |
Toplam | 100,0 |
Bu evde / hanede kaç kişi oturuyor (çocuklar dahil)? | Yüzde |
1 - 2 kişi | 25,6 |
3 - 5 kişi | 63,7 |
6 - 8 kişi | 9,6 |
9 ve daha fazla kişi | 1,1 |
Toplam | 100,0 |
Nerede büyüdünüz? | Yüzde |
Köy | 25,1 |
Kasaba / İlçe | 21,3 |
Şehir | 36,7 |
Büyükşehir / Metropol | 16,9 |
Toplam | 100,0 |
Medeni durumunuz nedir? | Yüzde |
Bekar | 29,6 |
Sözlü / Nişanlı | 1,0 |
Evli | 61,4 |
Dul | 5,7 |
Boşanmış | 2,3 |
Toplam | 100,0 |
Geçen hafta para kazanmak için bir işte çalıştınız mı? Çalıştıysanız mesleğiniz nedir? | Yüzde |
Devlet memuru, şef, müdür vb. | 5,7 |
Özel sektörde memur, müdür vb. | 7,3 |
İşçi | 9,9 |
Küçük esnaf / zanaatkâr / şoför vb. | 9,7 |
Tüccar / iş insanı | 1,6 |
Doktor, mimar, avukat vs. (Serbest meslek) | 2,6 |
Çiftçi, ziraatçı, hayvancı | 2,2 |
Çalışıyor, diğer | 7,6 |
Emekli | 14,6 |
Ev kadını | 22,5 |
Lise öğrencisi | 3,3 |
Üniversite öğrencisi | 6,3 |
İşsiz, iş arıyor | 4,2 |
Çalışamaz halde | 2,5 |
Toplam | 100,0 |
"Her bilgi ancak kaynağı kadar güvenilirdir."
[email protected]
+90 541 802 75 40